Bir tatil yolculuğu hikayesi
- Elif bu çantaya ne koydun da bu kadar ağır? Sadece üç gün tatile gidip geleceğiz.
- Bana diyene bak kendisi küçük küçük üç dört tane çanta hazırlamış ki göze çarpmasın.
İki arkadaş da kahkalarla boğuldular. Sonunda tüm dert ve tasalarından kurtulup tatile gidiyorlardı, ikisi de mutluydu. Ebrar arabayı kullanacağı için erken uyumuştu bu yüzden Elif de yolda yemek için börek ve kek hazırlamıştı. İkisi de iş bölümünden memnundu.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp valizleri arabaya yerleştirdiler ve arabaya bindiler.
- Ebrar bu gece yetişmezsek yarın sabah arabayı biraz ben kullansam olur mu ?
-Tamam kullanırsın ama emniyet şeridine gireriz arka dörtlüleri de yakarız ki sürücüler çarpmasın bize.
Ve yine kahkahalar arabının için doldurdu.
Elif ehliyetini yeni almıştı, dolayısıyla yoğun trafikte araba kullanmada zorlanabilirdi. Ebrar, Elif'in kaza yapmasından ve bu güzelim tatil haftasını mahvetmesinden, en çok da kendilerine zarar gelmesinden korkuyordu. Ve bu endişesinde haklıydı.
-Tamam ya kullanmam ama bir daha gidersek tüm yol boyunca ben kullanırım.
-Tamam tamam yeter ki sen iste.
İki arkadaş çok heyecanlıydı tatil için. Yaklaşık dört yıla yakın süredir ne deniz ne kumsal yüzü görmüşlerdi. Önce Ebrar'ın kardeşi vefat etmiş daha sonra Elif'in annesi vefat etmişti. Ayrıca ikisi de rahmetli babalarından kalan borçlara epey uğraşmışlardı. Ama hepsine değmişti, hayatları yeni yeni düzene oturmuştu, mutluydular...
-Sahiden Elif, babamın borçları bitti değil mi? Kurtulduk yani.
- Ebrar lütfen bu eski ve sıkıcı konuları konuşmayalım. Bak şu an hayalimizdeki tatile gidiyoruz, mutluyuz umursama bunları. Ay dur ben sana ne anlatacaktım bizim Melike var ya...
- Patronun kızı olan Melike mi ?
-Evet, evet o.
-Eeee ne olmuş?
-Duymadın mı? Bu kız o kadar zengin olmasına rağmen gelinliğini bizim mahalle terzisine diktirmiş. Bir de havalı havalı konuşuyordu, ben de gösterişli bir şey bekliyordum.
-Hahahahahaha
-Ayrıca düğününde dağıttıkları pastanın tarihi geçmiş, yaklaşık yüz kişiyi hastaneye kaldırmışlar.
-Öyleyse iyi ki gitmemişim hastanelerde sürünmek istemezdim.
-Evet bende. Bak böyle olalım gülelim eğlenelim, buraya eski konuları konuşmaya gelmedik.
-Ee oturmaya da gelmedik, aç oradan bir müzik de yolumuz şenlensin.
-Tamamdır. Açıyorum hemen.
İki arkadaş oynaya oynaya yollarına devam ettiler.
Bir süre sonra Ebrar yorulduğunu ve acıktığını söyledi. Hemen en yakın ormana gidip küçük bir piknik yaptılar. Yediler içtiler konuştular. Hatta sincaplarla saklambaç bile oynadılar. Çok eğlendiler fakat havanın karardığını görünce yola koyulmak için toparlanmaya başladılar. O sırada bir çocuk topunu kaybettiği için ağlıyordu, annesi umursamaz şekilde telefonda konuşuyordu. Ebrar hemen yanına giderek çocukla konuştu. Elif o sırada en yakın bakkala koşup yeni bir top aldı. Çocuk topu görünce o kadar çok sevindi ki gözleri parladı adeta.
- Ebrar çocuklar çok değişikler. Çocuğa yeni top verince nasılda hemen sevindi, mutluluğu küçük şeylerde arıyorlar.
-Evet Elif onlar bizim gibi büyük şeyler istemiyorlar. Aaa ne oluyor yine üzülmeye doğru gidiyoruz, hadi neşemiz yerine gelsin bir müzik açalım.
Yola devam ettiler. Bir süre sonra ikisinin de uykusu gelmeye başladı ve uyumaya karar verdiler. Ebrar çadırı alıp güzel bir yere kurdu, Elif konserve yemekleri açmaya koyuldu. Daha sonra beraber oturup yemeklerine yediler. Ebrar araba kullandığı için çok yorulmuştu hemen uyudu. Elif ise bir süre yıldızları izleyip uyudu.
Sabah Ebrar uykusunu almış, enerjik şekilde uyandı.
- Elif Elif uyan artık!
- Tamam uyandım
- Bende seni anlamadım gitti günde on iki saat uyusan bile uykulu uyanıyorsun. Bu ne böyle?
- Hiç sorma ben de anlamıyorum. Sabaha doğru sanki üzerimden kamyon geçiyor.
Kahkalar çadırı doldurdu. Hemen etrafı toparlayıp arabaya bindiler. Kahvaltıyı çok meşhur olan bir restaurantta yapmaya karar verdiler. Elif arabada da uyumaya devam etti. Ebrar restauranta yaklaştıklarında Elif'i uyandırdı.
- Uykunu aldın mı uyuyan güzel?
- Aldın aldım hadi kahvaltı yapalım çok acıktım ben.
- Tamam zaten az kaldı üç dakika sonra ordayız.
Güzel bir kahvaltıdan sonra yola koyuldular hesaplarına göre tam iki saat sonra tatil köyüne yetişeceklerdi. Elif aniden Ebrar'ı durdurdu.
- Ne oldu Elif ne var?
- Yoldaki küçük kediyi görmüyor musun?
- Nerede görmüyorum. Evet şimdi gördüm ne kadar da tatlı.
- Evet galiba annesi yok, sahibi de yok. Biz alalım mı, aşılarını yaptırıp besleriz. Lütfen yalvarıyorum.
Ebrar kedileri uzaktan severdi. Yani dokunmak istemezdi, daha önce bir kediye üç dört adım kadar yaklaşmamıştı. Ama şu an Elif arabanın içine almak istiyordu.
Her ne kadar istemesede Elif çok istedi diye kabul etti.
- Elif benden uzak tut. Direksiyon başında çok tehlikeli, bana yaklaşmasın. Tamam mı?
- Tamam Ebrar söz elimden bırakmayacağım.
Elif sözünde durdu ve tatil köyüne varana kadar kediyi kucağından indirmedi. Köye varınca o muhteşem manzara karşısında büyülendiler adeta, o ağaçlar, kuşlar, temiz hava mükemmeldi. Sonunda yıllardır bekledikleri tatile kavuşmuşlardı, çok heyecanlıydılar. Hemen arabayı boşaltıp kiraladıkları eve doğru koştular, tıpkı okula yeni başlayan çocukların okula koştuğu gibi.
Tuğba Erdoğan





Yorumlar
Yorum Gönder