Bir fabl; Kıskanç tilki

Bir varmış bir yokmuş insanoğlunun toprağa ayağını basmadığı savaşın tamahkarlığın olmadığı zamanlarda denizin görünmeyen kıyısı kadar uzak bir yerlerde mutlu hayvanlar yaşarmış.


Bu uzak diyarda yemyeşil ağaçların dalları göğe değer, kuşlar bulutlardan haber getirir, hep neşeyle öterlermiş en lezzetli meyveler, yemyeşil yapraklar, en soğuk, en berrak suların olduğu, güneşin en sarı, gökyüzünün en mavi tarafını gören bu ormanda tüm hayvanlar mutlu yaşar, birbirini severmiş.

Bu ormanın en yaşlı ağacının oldukça güçlü ve fırtınalı kışlar görmüş dallarının birinde koskocaman bir arı kovanı varmış.
Bir fabrika gibi çalışan bu dev kovanın içinde yaşayan arılar orman halkını , orman halkı bu çalışkan yardımsever arıları pek severmiş. Bu arılar maymunlara en şekerli muzların, zürafalara en lezzetli, en yeşil yaprakların yerini onlara gösterir, fillerin vücudundan zararalı böcekleri kovar, kuşlarla uzun uzun muhabbet ederlermiş.


Aslan kralı olan bitenden haberdar eder bazıları aslandan çekinen orman halkının vekilliğini yapar bir yandan da en güzel polenlerin peşini kovalarlarmış.
Bu kürksüz haşereye benzer antenli hayvanların orman kralı aslanla dostluk etmesini tilki onur kırıcı bulurmuş. Uzun zamanlardır zekiliği ile bilinen bulduğu her fırsatta hayvanlara nasihatlar veren tilki eskisi kadar dinlenmemesine de pek içerlenir ve kurnaz tilkini içerisinde birden bir kıskançlık var olur. Ne yapıp ne etmeli de arıları ormandan yollamalı diye düşünürken aslanın aklına gitmenin hiç iyi bir fikir olmadığını anlamış.


Aslan kral oldukça akıllıymış fakat aynı zamanda erdemli ve adil bir yöneticiymiş halkının düşüncelerini dikkatle dinler tüm kararlarını onların istekleri ile alırmış.
Eğer orman halkı arıların gitmelerini isterse aslan kral kendini yahut çıkarını düşünebilecek biri değilmiş.
Tüm bunları çok iyi bilen tilki geniş sedirinden fırlayarak keyifle yola koyulmuş.

Bu mevsimde derenin suyu her zamankinden fazla olur dere kenarlarında otlar biter çimen kokusu dört bir tarafa yayılır, pek de kalabalık olurmuş. Yine böyle bir günde tilki dereye varmış oldukça ciddi bir şekilde konuşmaya başladığında etrafında çember olmuş sözlerini merakla dinleyen orman halkını görmüş. Kibirli ve bilgece seslenmiş etrafa övgüler saçmış artık hiç gerçekçi gelmeyen bu övgüler halkın canını epey sıkınca fil kesmiş tilkinin lafını
-Tilki kardeş belli ki kibir derdin var. Bu zamana kadar dostluk ettik beraber yiyip içtik derdini dinlemek derdine çare olmak boynumuzun borcu yanlız bizim de hava kararmadan bitirilecek işlerimiz var ayrıca karnımız tok bu laflara ne diyeceksen de işimizden alı koyma bizi.


Tilki aynı hiddetle devam etmiş
- Sizleri korumak için bu zamana kadar ne mücadeleler, ormanın huzuru için ne savaşlar verdim de ruhunuz duymadı, ancak bu sefer başa çıkmaya gücüm yetmiyor. Ormanımızı en içten yemeye başlayan bu pis haşerelere nasıl göz yumduğunuza inanamıyorum, nasıl oluyor da göremiyorsunuz, öyle bir büyüye kapıldınız ki bu işe yaramaz hayvanların kötülüğünü farkedemediniz. Baksanıza bize benzer tarafları var mı ?

Bu zırvalıklardan çok sıkılmış ve şaşırmış maymun konuşmaya başlamış:
- Arılar bu ormana geleli 2 bahar geçip gitti hiçbir kötülüklerine rastlamadık
Tilki:
- Ah benim iyi niyetli saf kardeşlerim sizler o kadar onurlu hayvanlarsınız ki kimsede kötülük aramaz görmezsiniz. Lakin ben duyduklarım sayesinde biliyor farkediyorum. İster inanın ister inananmayın siz bilirsiniz. Ancak ben ormanımızı o fitne arılardan kurtarıncaya kadar durmayacağım. Olur da üzerimdeki bu koca ve ehemmiyetli yükü hafifletmek isteyen olursa yarın yine burda buluşup aslan kralın huzuruna çıkarız. Demiş ve uzaklaşmış.


Tilki sabah herkesden önce varmış dere kenarına. Hayvanlar da birer birer toplanmış. Düşünceli ve endişeli gözlerle aslan kralın yolunu tutmuşlar. Hayretle dinlemiş hepsini aslan kral. İşin kıskanç tilkinin başının altından çıktığını anlasa da yapacak pek bir şey yokmuş. Vakit kaybetmeden biraz mahcup biraz da görevini yapıyor olmanın verdiği rahatlıkla sürgün edivermiş arıları.


Derken ay dede dünyanın etrafında bir kaç defa dönmüş güneş günlerce gülümseyip durmuş ormana. Yanlız yaprakları eskisi kadar lezzetli, ağaçları eskisi kadar yeşil ve güçlü değilmiş ormanın.

Bir kaç ay sonra kenara koyulan son tahıllarda yendiğinde hayvanlar aç kalmışlar. Kuşlar eskisi gibi ötmüyor, maymunlar dallarda sallanmıyor, zürafalar yürüyüşe çıkacak gücü bulamıyordu.


Bitkiler dallarını uzatıp yeşillensin, meyve versin diye gönüllerinin olmasını beklerken canına doymuş keçi seslenmiş:
- Bitki kardeş bu zamana kadar nimetlerini bize sunar, merhamet ederdin, ne oldu da artık bizden esirgiyorsun? Açlıktan perişan durumdayız, bizi bağışla. En azından bize acı da yapraklarını yeşillendir yine.
Üzüntüyle hep bir ağızdan konuşmaya başlamış bitkiler:
- Başımıza gelenlere biz üzülmüyor muyuz sizce? Oysaki elimizden gelse bu yaz en lezzetli ürünlerimizi verecektik. Siz bilmezsiniz biz uzun zamanlardır arılarla beraber çalışırız, en güzel çiçek tozlarını onlar bulup getirirler. Biz kökümüzü koparıp hareket edemeyiz ki güzel polenler toplayalım keçi kardeş. Arılar bize veda edip gittiğinden beri bunun olacağını biliyorduk.

Orman halkının yaptığı hatayı ve haksızlığı farketmesi uzun sürmemiş. Tüm orman halkı toplanıp aslan ile konuşmaya gitmişler.
Aslan, halkının hakikati görmüş olmasına pek sevinmiş. Ve ormanın en saygın sinek kuşlarını yollamış arıların geri gelmesi için.


Saka kuşları olan biteni arılara anlatmış. Arılar kuşların anlattıklarına çok şaşırmış. Ve ormana dönmeyi kabul etmişler.

Arılar geri dönünce ağaçlar budaklanmış, yapraklar tekrar yeşillenmiş. Her şey eski düzenine oturmuş.

Orman haklı sınanadığı açlıkla anlamış kötülüğün nereden geldiğini, kötünün kim olduğunu, farklı olanın değil içinde kıskançlığın çıkarcılığın olduğu kişileri ayrıştırmış kendinden.




Gel gelelim tilkiye;
Tilkiyi uzak ormanlara sürmüşler. Tilki diğer hayvanlardan farklı değilmiş ama kötü kalbinden sebeptir ki hiçbir orman içlerine almamış onu...

Tuğba Erdoğan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap eleştirisi: Şeker Portakalı

Bilmece

Yanlızlık (Deneme)